YARGIDA SÜRELERİN DURDURULMASI HAKKINDA SIKÇA SORULAN HUKUKİ SORULAR
30/04/2020
GİRİŞ
Dünya genelinde ortaya çıkan COVID-19 Salgını nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından 02.03.2020 tarihi itibariyle küresel risk seviyesi "çok yüksek" olarak derecelendirilerek "Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durum" ilan edilmiş ve bu kapsamda gerekli önlem ve tedbirlerin hayata geçirilmesi için dikkat ve özenin gösterilmesi gerektiği hususu vurgulanmıştır.
Bu doğrultuda, yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla, 22.03.2020 tarihli ve 31076 sayılı Resmi Gazete'de 2279 Sayılı "İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkında Karar" (“Cumurbaşkanı Kararı”) yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 26.03.2020 tarihli ve 31080 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 7226 Sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un (“Torba Yasa”) Geçici 1. Maddesi ile ise usul hukuku ve maddi hukuka ilişkin sürelerin durdurulması öngörülmüştür.
Son olarak, 30.04.2020 tarihli 31114 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Karar” ile 7226 Sayılı Torba Yasa’nın Geçici 1. Maddesi ile düzenlenen durma süreleri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç olmak üzere 15.06.2020 tarihine kadar uzatılmıştır. Salgın hastalığın seyrine göre ise belirlenen tarihler tekrar değerlendirilecek olup daha ileri veya geri tarihe alınması mümkündür.
İşbu bilgi notunda, yargıda sürelerin durdurulmasına ilişkin sıkça sorulan hukuki sorular ele alınarak ortaya çıkabilecek hukuki sonuçlar değerlendirilmiştir.
I. İCRA VE İFLAS HUKUKU KAPSAMINDA SÜRELERİN DURDURULMASI
1. Cumhurbaşkanı Kararı ile istisna tutulan nafaka alacaklarına ilişkin icra takiplerinde nafakadan ayrı hükmedilen tazminat alacakları ve/veya vekalet ücretleri yönünden icra takibi devam edecek midir?
Cumhurbaşkanı kararında sadece nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri müstesna tutulmuştur. Bu kapsamda, nafaka alacağına ilişkin açılmış olan takipler devam edecek, reddiyat ve tahsilat işlemleri yapılabilecek ve durma süresi içerisinde yeni nafaka talepleri açılabilecektir.
Öte yandan, aynı ilamda nafakadan ayrı olarak hükmedilen alacakların ilamın bölünememesi nedeniyle takibe konulması durumunda işlemlere sadece nafaka alacağı yönünden devam edilecek; diğer alacaklar bakımından işlemler 15.06.2020 tarihine kadar duracaktır.
2. Nafaka borçlusu aleyhine başlatılan haciz işlemleri devam edecek midir?
Nafaka alacağına ilişkin icra ve iflas işlemleri karar kapsamı dışında tutulmuş oluğundan nafaka alacakları bakımından tüm icra ve iflas işlemleri devam edecektir. Bu doğrultuda, haciz ve satış işlemleri dahil tüm icra ve takip işlemleri yapılmaya devam edecektir.
3. Çocuk teslimine veya çocukla kişisel ilişki tesisine ilişkin icra takibi başlatılabilir mi?
Hayır, çocuk teslimine veya çocukla kişisel ilişki tesisine ilişkin takipler duracaktır fakat mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının infazına devam edilebilecektir.
4. Durdurma kararı öncesinde İcra ve İflas Kanunu’nun 89/1 Maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı cevap verme süresi de durmuş mudur?
İcra ve iflas takiplerinin durdurulmasının temel amacı, bu dönem içerisinde borçlunun uğrayabileceği hak kayıplarının önüne geçmektir. Bu bağlamda, esas olan borçlu aleyhine icra takibi başlatılamaması ve haciz yapılamamasıdır. Bu konuda, takibin tarafı olmayan üçüncü kişiler yönünden sürelerin durmayacağı kanaatindeyiz. Haciz ihbarnamesi, bir nevi muhafaza işlemi olduğundan muhatabı tarafından verilecek cevap bakımından da süreler işlemeye devam edecektir. Öte yandan, sürelerin durdurulduğu tarih aralığında icra daireleri tarafından yeni haciz kararları alınamayacağından bu dönem içerisinde yeni haciz ihbarnamesi gönderilemeyecektir.
02.04.2020 tarihli Adalet Bakanlığı görüş yazısında, takibin dayanağının nafaka borcuna ilişkin olup olmadığına bakılmaksızın, maaş hacizlerinin devam etmesinin ve maaş kesintilerinin yapılmasının 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına ve Torba Yasa’nın Geçici 1. Maddesi ile öngörülen düzenlemelere aykırılık oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bu doğrultuda, haciz müzekkerelerinin gereğinin yerine getirilerek maaş kesintilerinin ilgili icra dairesi hesabına gönderilmesi gerekmektedir. İcra dosyası hesabına yapılan ödemeler ile ilgili ihtilaf bulunup bulunmadığının, alacaklıya ödenip ödenmeyeceği hususları ise, şikayet yolu açık olmak üzere, icra müdürlüğünün takdirindedir. Birden fazla icra dosyasının bulunması ve bir dosyadan yapılan kesintinin bitmesi halinde ise, sırası gelen icra dosyaları için de maaş haczi kesintisi yapılması gerekmektedir.
5. Cumhurbaşkanı Kararı’nın yürürlüğe girmesinden önce icra dosyasına borçlu tarafından yapılan ödemeler alacaklı tarafa ödenir mi?
İcra dairesine ödeme yapılması konusunda herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu kapsamda, sıra cetveli yapılmasını gerektirmeyen ve borçlu ya da üçüncü kişilerin haklarını ihlal eden bir durumun mevcut olmadığı hallerde icra müdürlüğü tarafından alacaklı tarafa ödeme yapılabilir, haciz ve yakalama şerhleri kaldırılabilir, dosya kapama işlemleri yapılabilir.
6. Kesinleşen mahkeme ilamına istinaden teminat mektubu nakde çevrilebilir mi?
Teminat mektubunun nakde çevrilmesi konusunda da herhangi bir engel bulunmamaktadır. İcra dosyasına yapılan ödemelerin alacaklı tarafa ödenmesi konusunda yapılan açıklamalar teminat mektubu bakımından da aynen geçerlidir. Süreli teminat mektupları bakımından da sürelerin durması söz konusu olmadığından süresi dolan teminat mektubunun nakde çevrilmesi mümkündür.
7. Karardan önce takibe konulan alacaklar bakımından borçlu aleyhine faiz işlemeye devam edecek midir?
Borçlunun, sürelerin durduğu zaman dilimi içerisinde icra dosyasında veya harici ödeme yapmasına engel herhangi bir durum söz konusu olmadığından faizin sürelerin durduğu dönem içerisinde işlemeye devam edeceği kanaatindeyiz.
8. İcra taahhüdü alınan dosyada borçlunun ödemekle yükümlü olduğu taksitler yönünden süreler durmuş mudur?
Cumhurbaşkanı kararının amacı göz önüne alındığında, borcun ödenmesine engel bir durum söz konusu değildir. Bu sebeple, borçlunun taahhüdünü yerine getirmesi bakımından süreler durmamaktadır. Ancak, borçlunun, taahhüdünü kendinden kaynaklanmayan bir nedenden dolayı yerine getiremediğini ispat etmesi halinde taahhüdü ihlal suçu gerçekleşmeyecektir.
9. Durdurma kararı öncesinde kesinleşen ihalelerde tescil işlemi yapılabilir mi?
Durdurma kararı öncesi ihalesi yapılan ve kesinleşen ihaleler bakımından tescil işlemi yapılabilir olmakla beraber, teslim işlemleri bakımından ise alınan tedbirlere ve durdurma kararının amacına aykırılık oluşturmamak kaydı ile icra müdürlükleri tarafından takdir edilecektir.
10. İhtiyati haciz kararı alınabilir mi?
İhtiyati haciz kararı alınması yönünde herhangi bir engel olmamakla beraber ihtiyati haciz kararları icra ve infaz edilemeyecektir. Buna karşılık, ihtiyati tedbir bakımından bir yasak söz konusu olmadığı için tedbir talep edilemeyecek ve infazı istenebilecektir.
11. Konkordato dosyalarında alacaklılar toplantısı yapılabilir mi?
Torba Yasa’nın Geçici 1. Maddesinin 2. Fıkrasının (c) bendinde konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının, durma süresince devam edeceği yönünde düzenlenen istisna hükmü uygulamada tereddütlere yol açmıştır. Ancak, kanun koyucunun amacı dikkate alındığında alacaklılar toplantısının yapılması gerektiği yönünde görüşün doğru olmayacağı düşünülmektedir.
Bu bağlamda, konkordato süreci bakımından yapılacak işlemlerin de fevkalade mühlet içinde ve sürelerin işlemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
12. Satış gününün durma süresi içerisinde nasıl bir yol izlenecektir?
Durdurma kararının bitiminden itibaren resen yeni satış günü verilecektir. Bu durumda borçludan tekrar masraf alınmayacaktır.
13. İcra ve takip işlerinin durduğu süre zarfında borçlunun mal kaçırma ihtimaline karşı nasıl bir yol izlenmelidir?
Tarafların iyi niyet kuralları çerçevesinde hareket edeceği öngörüsü ile yapılan düzenlemeler kapsamında borçlunun kötü niyetle mal kaçırması durumunda, tasarrufun iptali davası haricinde özel bir düzenleme getirilmemiştir.
II. USUL HUKUKU VE MADDİ HUKUK KAPSAMINDA SÜRELERİN DURDURULMASI
1.Torba Yasa’nın Geçici 1. Maddesi hangi süreleri kapsamaktadır?
CMK, HMK, İYUK ve usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflara verilen süreler ile bu kapsamda, hâkim tarafından tayin edilmiş tüm süreler, icra ve iflas kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler, zamanaşımı süresi, hak düşürücü süre ve zorunlu idari başvuru süreleri gibi bir hakkın kullanımına ilişkin tüm süreler 15.06.2020 tarihine kadar durdurulmuştur.
2. Hangi süreler işlemeye devam edecektir?
Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım le disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunda düzenlenen zamanaşımı süreleri, CMK’da yer alan koruma tedbirlerine ilişkin süreler, HMK’da düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler işlemeye devam etmektedir.
3. Duruşmaların ertelenmesi süresi de uzatıldı mı?
Adli ve idari yargı ilk derece mahkemeleri ile Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerindeki duruşmalar 15.06.2020 tarihine kadar ertelenmiştir. Yargıtay ve Danıştay’da yapılacak duruşmaların ertelenmesine ilişkin karar verilmesi konusunda ise mahkemelerin Başkanlar Kurulu yetkilidir.
4. Durma süresi içerisinde dava açılabilir mi?
İcra ve iflas takipleri yönünden Cumhurbaşkanı kararı ile her türlü taraf ve takip işlemlerinin 22.03.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine kadar yapılması yasaklanmıştır. Bunun yanı sıra, Torba Yasa ve Cumhurbaşkanı’nın uzatma kararı ile icra ve iflas hukuku dışındaki tüm süreler, 13.03.2020 ile 15.06.2020 tarihleri arasında durdurulmuştur. Torba Yasa ile yapılan düzenleme, icra ve iflas takiplerinde olduğu gibi bir yasak öngörmemektedir. Dolayısıyla, bu süre zarfı içerisinde dava açılmasına ilişkin bir engel mevcut değildir fakat süreler durmuş olduğu için karşı tarafın cevap verme süresi işlemeyecektir.
5. Süre hesabı ne şekilde yapılacaktır?
İcra ve iflas hukuku dışında kalan süreler bakımından kanunun yürürlük tarihi geriye dönük olarak 13.03.2020 olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle, 13.03.2020 tarihi itibariyle kalan sürenin tespitinin yapılması gerekmektedir. Eğer, 13.03.2020 tarihi itibariyle kalan süre 15 günden az ise 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere kanun ek 15 günlük süre tanımaktadır. Örneğin, dava dilekçesi 12.03.2020 tarihinde tebliğ alınmış ise 13.03.2020 tarihinde cevap dilekçesinin verilmesi için 13 gün süre vardır. Bu durumda, kalan süre 15 günden az olduğu için 16.06.2020 tarihinden itibaren davalı tarafın 15 gün içerisinde cevap dilekçesini vermesi gerekmektedir. Öte yandan, 13.03.2020 tarihi itibariyle kalan süre 15 günden fazla ise ek süre söz konusu olmayacak, 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere kalan süre işlemeye devam edecektir.
6. İtirazın iptali davası ve itirazın kaldırılması davası gibi takip hukukuna ilişkin davalar bakımından süreler hangi tarihten itibaren durmuş sayılacaktır?
Torba Yasanın yürürlük tarihi bakımından ikili ayrım yapılmıştır. Buna göre, usul hukuku ve usul hükmü içeren diğer kanunlar bakımından süreler 13.03.2020 tarihinden itibaren durmuştur. Öte yandan, itirazın iptali ve itirazın kaldırılması gibi takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler 22.03.2020 tarihinden itibaren durmuştur.
7. Elektronik tebligat ile yapılan tebliğler bakımından süreler işleyecek midir?
Tebligatın yapılmasına engel herhangi bir durum söz konusu değildir. Bu kapsamda, elektronik tebligat ile tebligatlar yapılmaya devam etmekte ve ilgili mevzuat uyarınca tebligatın ulaştığı tarihi itibaren beşinci günün sonunda tebligat usulüne uygun yapılmış kabul edilmektedir. Dolayısıyla, tebligatın alındığı gün 13.03.2020 tarihinden sonra olması durumunda, süre 15.06.2020 tarihinden sonra işlemeye başlayacak ve sürenin 15 günden az veya çok olması ayrımına göre belirleme yapılacaktır.
8. Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından olan Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde görülen başvurular bakımından hakemlerin karar verme süresi de kanun kapsamında değerlendirilebilir mi?
Doktrinde bu konuda ayrık görüşler olmak ile beraber kanun koyucunun amacının hak kaybının önüne geçmek olduğu dikkate alındığında tahkim yargılamasında da sürelerin adli yargıdaki düzenlemeye paralel olarak duracağının kabulü tarafımızca uygun görülmektedir.